ŞAKÎ İBRAHİM DESTANI
(*) Ziya Gökalp’ın ilk eseri olan bu destan,
1908 yılında Diyarbakır vilayet matbaasında basılmıştı.
Şakir Paşa Rusya'da da kalmıştı
Kazakları görüp ibret almıştı
Düşmüş idi Kürt alayı fikrine.
Kürt kavmini benzeterek Kırgız'a
Bu hülyayı beğendirdi Yıldıza
Buldu bir er işi verdi erine.
Zeki Paşa dört el ile sarıldı
Recep Paşa olmaz dedi darıldı
Yazmam dedi ben Kürtlerden bir atlı.
Aşiretler Erzincan'a gittiler
Üçer dörder,alay teşkil ettiler
Haydutların oldu eli beratlı
Berho Ağa iki alay yazarak
Padişahtan aldı ferman ve bayrak
Hain Kanço oldu ona sancakdar.
Azimet Bey olup akıl hocası
İlerledi bu aşiret kocası
Yavaş yavaş oldu büyük bir serdar.
Bu ülkeden emniyeti kaldırdı
Bir nahiye bırakmadı saldırdı
Diyarbekr'in geri döndü talihi
Koydu Derik, Siverek'de, Çuvan'da
Üç Osman'ın her üçünü hüsranda
Ancak biraz karşı durdu Direi.
Berazi'yi Anaze'yi dağıttı
Seller gibi Şemir kanı akıttı
Mızrak dikti Karakeçi yurduna.
Karakeçi göğüs gerdi uğraştı.
Direi Bey aslan gibi savaştı,
Esir düştü ahar bu çöl kurduna.
Cubur, Şemir, Tey ittihat ettiler
İbrahim'in üzerine gittiler
Hadi idi bu askere kumandan.
Hakem olup bu askere katıldı
Ayrı ayrı her birine atıldı
Mer'a diye çıkarmıştı bir yalan.
Hâdi gece kaçtı düşüp kaygıya
Bir münasip yerde yattı pusuya
İbrahim’den bir çok adam öldürdü.
Lâkin ecel bırakmadı bu ere
Hayatına hitam verdi yok yere
Felek yine İbrahim’i güldürdü.
Bu haydudun kalmamıştı önünde
Mazudağ'dan başka metin bir perde
Diyarbekr'i büyük korku almıştı.
Her yıl biraz daha gelip ileri
Soyulmuştu bütün garbin köyleri
Şark köyleri biraz mâmur kalmıştı.
Aldatarak vali Nazım Paşa'yı
Bir yıl gelip sardı bütün ovayı
Garbı, Şarkı düştü talan etmeğe.
Diyarbekir ahalisi coştular
Küçük büyük telgırafa koştular
Başladılar feryat figan etmeğe.
O zamanki dubaracı hükümet
Göstererek yalancı bir merhamet
İğfal için müfettişler gönderdi.
Müfettişler miskin miskin geldiler
Göz yumdular yaramızı deldiler
Sağalmadı memleketin bu derdi.
İki sene uslu uslu dinlendi
Geçen sene yine zulme yeltendi
Hücum etti ovalara, köylere.
Devriyede jandarmaya saldırdı.
Zabitlerin silahını aldırdı.
Ateş etti zaptiyeye, askere
Bu haberler Dîyarbekr'e gelince
Beş on kişi toplanarak gizlice
Eylediler bir mecliste meşveret.
Biri dedi antlaşalım umumen
Bir diğeri dedi "hayır cümleten
Yekdiğer eyliyelim emniyet."
Hepimizin bu gün bağrı yanıktır
Sözümüze işte Tanrı tanıktır
Ben cümleye bel bağladım,güvendim.
Siz hepiniz yan yolda kalsanız.
Vazifeye davet için yalınız
Gideceğim hükümete ben kendim.
Her ferdimiz bu fikirde olmalı
Gönüllere fedailik dolmalı
Bağırmalı ya adalet, ya ölüm
Okuyayım şimdi size bir duyuk
Bir duygudur doğru bende bu kuşluk
Bir duygu ki hepinizde görürüm."
-II-
"On yıl evvel yoktu elli obası
Bir jandarmaya gitse Milli ağası
Çölün gizli yerlerine kaçardı.
Beş sancağın şimdi dağı, ovası
Oldu onun atlarının mer'ası
Köylüleri köylerinden çıkardı.
Köy köy bütün halkı talan ederek
Bir çiftçide bırakmadı bir inek
Bütün servet geçti evden çadıra.
Her tarafı sardı azgın kurtları
Diyarbekîr, Mardin, Urfa yurtları
Döndü baştan başa ıssız çayıra.
Rençperlerin şimdi boynu büküktür
Çiftçilerin ocakları şönüktür.
Her ev canlı bir mezardır,kaygudan
Ekilemez oldu bütün tarlalar
Dikenliğe döndü yeşil ovalar
Zavallılar yine titrer korkudan.
-III-
Şiir bitti bütün gözler açıldı
Gönüllerden yıldırımlar saçıldı
Gelmek için haber gitti ihvana.
Arkadaşlar artıp oldu iki kat
Tecemmüden polis aldı malûmat
Artık çıkmak lâzım geldi meydana.
Bir lâhzacık müşavere edildi
Nakip Beyin hanesine gidildi
Sökün verdi orda eşraf, ulema.
Dendi gitsin eşraf vali nezdine
Bir nihayet versin onun fendine
Niçin asker göndermiyor Berhoya?
Eşraf vali konağına varınca
Nakip Bey'in hanesine karınca
Gibi dolmuş olan bütün cemaat.
Vali Beyin konağına gittiler
"Emniyet yok" diye feryat ettiler
Hükümetten istediler adalet.
Vali hemen bir mazbata yazdırdı
Muharrikler ahaliyi azdırdı.
Vali gelsin telgırafa dediler.
Vali dedi sağlam olsam gelirdim
Ben hastayım müftü olsun vekilim
Müftü vekil olup gitti beraber.
Telgtrafta on bir gece kalındı
İstanbul'dan bir çok emir alındı
Ahalinin dağılması hakkında.
"Bilirler ki Berho Ağa, o alçak,
Bir gün bu boş evleri de yakacak
Taş üstünde taş kalmasın diyerek.
Ey insafsız, ey adalet düşmanı
Kâr etmez mi sana halkın şiveni
Yaşanır mı diken, yaprak yenerek.
Bir rütbeli gelse ağır tutarsın
Neden fakir ciğerini yutarsın
Dökmektesin niçin rençper kanını?
Askerliğin kıymetini unuttun.
Padişahın nimetini unuttun
Yaktın bütün evladının canını.
Bu millette daha damar bitmedi
Namus, gayret her fertte var bitmedi
Korkmaz mısın bu milletin kininden?
Hükümetin cezasından korkmazsın
Bu ümmetin hüdasından korkmazsın
Çıkmış mısın İslâmiyet dininden?
Sen çıktınsa din erleri çıkamaz
Senin için din evini yıkamaz
Herkeste var bugün büyük bir meram.
Osmanlılar bu vahşete dayanmaz
Kürt kılıcı din kanına boyanmaz
Bu gün millet alacaktır İntikam.
Medeniler silâhlanıp gezemez
Dağlardaki aşaire benzemez
Eşkıyalık etmez sana bakarak.
Ne göçebe, ne de Mazudağlıyız
Hükümetin kanununa bağlıyız
Hükümettir öcümüzü alacak."
On bir gece dağılmadan ahali
Hükümete oturdu pek pahalı
Muhabere men olundu serapa.
On birinci sabah çıktı irade
O zamana göre pek fevkalâde
Berho Ağa gönderilsin Haleb'e
Mağsup emval toplatılsın seraser
Viran şehr'e sevkolunsun askerler
Mütecasir olanları talebe.
Bu müjdeye inanarak ahali
Dağıldılar meserretti, sefalı
Bu defalık her iş biter sandılar.
Müfettişler gelip savaş edince
Bu defa da iş görmeyip gidince
Bütün millet yine kalben yandılar.
Diyarbekir eşrafından bir kaç er
Affolundu Berho ile beraber
Bu fend ile bitirildi mesele.
Ahalinin ümitleri bitmişti
Berho memur olup Şam'a gitmişti
Birdenbire millet verdi el ele.
Rumeli'de millet asker birleşti
Fedailer dağa çıktı yerleşti
Padişahtan istediler hürriyet.
İSTİBDAD
Ey hürriyet bu dünyaya geleli
İnsanların en sevgili emeli
Sensin, seni kan dökerek biz aldık.
Nice erler denizlere döküldü
Nice beller sürgünlerde büküldü
Nice yıllar zindanlarda bunaldık.
Mithat, Kemal gibi şanlı şehitler
Can vererek bize saçtı ümitler
Her gün arttı Genç Türklerin adedi.
Yüz neferi gayretinden dolayı
Sürüldükçe bini oldu fedai
Hiç birisi bu maksattan dönmedi.
Diri diri gömülenler hesapsız
Cezalandı hep sualsiz cevapsız,
Her anda bin matem gördü gözümüz
Avrupa'ya gittik seni bağırdık
Kov köy gezdik halkı sana çağırdık
Gece gündüz sen olmuştun sözümüz
Kastamonu, Diyarbekr, Erzurum
Bağırdılar ya hürriyet, ya ölüm
Bahaneydi vergi, öküz dâvası
Bitlis, Halep dahi birer bahane
Çıkararak atıldılar meydane
Maksatları istibdadın imhası
Komiteler birleştiler Paris'te
Kuvvet geldi umumdaki ümide
Her tarafta hazırlığa başlandı.
Rumeli'de Niyaziler, Enverler
Daha birçok fedailer, askerler
Dağa çıkıp kılıcına dayandı.
Şemsi Paşa oklu kurban sağlara
Osman Paşa âşırıldı dağlara
Otuz tabur redif geldi İzmir’den.
İstibdadın boşa çıktı ümidi,
Redifler de asker ile birleşti
Hürriyeti istediler hep birden,
*
On Temmuzdur bize id-i siyasi
Evvel vardı bir Kanun-u Esasi
Tatbik etti onu yine hükümet.
İkbal, idbar çehreleri çözüldü
Tahsin, İzzet, Rıza Zeki devrildi
İbrahim’in hiç kalmadı arkası.
Toplanarak bütün ehli hamiyet
Her tarafta merkez açtı
Cemiyet Memleketi aydınlattı ziyası.
Berho Ağa bu işlerden şaşırdı
Alaydaki tüfekleri aşırdı
Çöle doğru firar etti bir gece
Haber aldı firarını Cemiyet
Her merkezden çıkardı bir kuvvet
Müfrezeler sevkolundu peşince
Viranşehr'e dörtyüz asker girmişti
Vuruşarak Berho geldi erişti
Askerleri bozdu andan çıkardı.
Her taraftan gelip toplar, taburlar
Kuşatıldı Beliğlerle Haburlar
Asker yavaş yavaş Milliyi sardı.
Rütbeleri alınarak Berho'nun
Muhtaç oldu yardımına Kanco'nun
Yezidlerin imdadına sığındı.
Altınları çuvalların içinde
Zihni korkunç hayallerin içinde
Gözlerinden belli idi yılgındı
Parasını kâh götürür çadıra
Kâh isterdi Viranşehr'e kaldıra
Emniyetli görmez idi bir yeri.
Emin Paşa yaklaşıyor yanma
Bütün asker susamıştı canına
Kaçamıyor ne ileri, ne geri.
Diyormuş ki neye yarar adalet
Ne demektir müsavatla hürriyet
Bu sözlerin mânasını anlamam.
İttihadın adı onu yıldırmış
Berho Ağa korkusundan çıldırmış
Şeyh Babi'den feyz istermiş her akşam.
Sabredelim daha iki üç gün de
Göreceğiz darağacı üstünde
Başlar kesen İbrahim'in başını.
Bin öksüzün çadırını söktürmüş
Nice dulun gözyaşını döktürmüş
Şimdi Hamut, Hansa döksün yaşını.
NETİCE
Toplanmışken üç ordunun askeri
Aşiretler sarmış iken çölleri
Son kötülük olmak üzre millete.
Berho yine bırakmadı inadı
Teslim olmak lâzım iken olmadı
Millileri soktu büyük nekbete.
Oralarda durmak mümkün değildi
Bir savaşta mağlûp oldu çekildi
Hileyli'de etmek için İkâmet
Takipçiler iğtinama koyuldu
Bütün köyler hep çadırlar soyuldu
Koparıldı çölde kızıl kıyamet.
Emin Paşa yazdıysa da teslim ol
Teslim olmam dedi yine buldu yol
Üç taburun karşısından kaçmağa.
Süvariler kalmış idi geride
Yorgun idi gidemedi piyade
Seyrettiler geçti bu şom kasırga.
Asker girdi Hileyli'de hisara
Bent vuruldu Kanco ile Bişar'a
Takip için ta Musul'a yazıldı.
İki konak gidemeden ileri
Vurdu onu hakkın gizli askeri
Sifiye'de son menzili kazıldı.
Maiyeti beş bin kişi vardılar
Aşiretler her taraftan sardılar
Saldırdılar bu çobansız koyuna.
Hansa etti aşirete delalet
Eylediler hükümete dehalet.
Toplandılar (Cağ cağ) nehri boyuna.
(Nuseybin)de mavzerleri verdiler
Düşmanlârdan selâmete erdiler
Kalplerinde vardı ceza kaygusu
Gerçi mazlum efrat mesul tutulmaz
Reislerin hiç birisi kurtulmaz
Onlaradır hükümetin sorgusu.
Şehitlerin öküzleri karalı
Hastahane doluşunca yaralı
Çöl köyleri baştan başa harabe.
Bu vahşetler hep onların işleri
İnsan eti kemirmiştir dişleri
Lâyıktırlar en şiddetli azaba.
Hamut beyler, Kanco, Bişar ağalar
Molla Halil gibi azgın boğalar
Ağır ağır mücazatlar görmeli.
Kimisinin asılması gerektir
Kimisinin gideceği kürektir
Suçu hafif olanları sürmeli.
Ey adalet, ey Allah'ın kılıcı
Kâm alamaz mazlumlara
Zalimlerin baş düşmanı zulümdür.
İnsanlara sağı, solu gösterdin
Vicdanlara doğru yolu gösterdin
Dedin işte zulmün sonu ölümdür.
Ey muhabbet, ey cennetin güneşi
Sönmek İçin bu adavet ateşi
Karanlıklı gönüllere ışık ver.
Vatan, ecdat toprağından bîr yığın
Bu toprağa kardeşkanı akmasın
Gözyaşıyla ıslanmıştır kuru yer.
İki aydır hürriyete kavuştuk
Lâyık mıdır İki aylık bu çocuk
Lekelensin, güzelliği kirlensin.
Bu melektir bizim için teselli
Çalışalım kalmasına temelli
Onsuz ölüm hayırlıdır bizim için
Yaşasın hürriyet.
Ziya Gökalp |