AKKURUM
Karakurum yakınında, tarihi çok, ünü yok
Yoğun bir köy... Bu köydeydi babamızın ocağı
Babam öldü, ağabeyim sürüleri, otağı
Aldı gitti... Küçüğümüz soyumuzun yurduna
Bekçi kaldı. Hem tarlayı sapanıyla ekecek
Hem her cuma tuğumuzu damımıza çekecek.
Ben ortanca, babamızın mirasından payım
yok
Benim sürüm kısrağımdır, benim tarlam kılıcım
Hattâ benim adım da yok, beynimdeki kıvılcım
Kalbimdeki kuvvet, bana her varlıktan
değerli
Veda ettim kuzulara, tarladaki ekine
"Tuğumuzu yükselt!.." diye ısmarladım Tekin'e.
Yola çıktım, yasamızın bu bir eski buyruğu
Adsız kendi ocağına bağlı kalmaz, ayrılır
Onun büyük bir ocağı vardır, ona çağrılır.
Ben adsızım, evet benim ailelik adım yok
Benim köyüm Turan Yurdu, Türklük benim ocağım
Nereye gitsem karşı çıkar bana, yasam bayrağım.
Yola düştüm, az gittim, dere tepe düz
gittim
Her akşam bir Türk şehrine, Türk köyüne uğradım
Kalplerinin bir emelle çarptığını anladım.
İstanbul'a geldim gördüm Turan fikri
uyanmış
Büyük emel doğmuş, buna çalışıyor her kişi
Ey Türklerin yeni doğan yüce ümid güneşi
Ben adsızım, sensin bana millî bir ad
verecek
Türk oğluna lâyık olan merdlikleri yaparsam
Bana ad ver, beni evlâd tanı, benim ol babam.
Geldim senin eşiğine Karakurum ilinden
İstikbâlin tarihinde bu sözleri okurum
Yeni Turan Hakanlığı, payitahtı, Akkurum !
Ziya Gökalp |