ANADOLU'NUN   FETHİ

Türklerin daha Orta Asya'da iken büyük denizler, büyük ırmaklar ülkelerine sahip olma emelleri, eski destanlarında vardı. Oğuz Kağan Destanı'ndaki: "Daha deniz, daha ırmak istiyoruz; Gök kubbe bize çadır, güneş de bayrak olsun" mısralarında bu emeller duyulur. Fakat yeni yurdun kapıları, milletimize On birinci Asır'da açılmıştı.

Selçuk emîri Çağrı Beğ'in oğlu Alp Arslan, daha babası sağken, gösterdiği kumandanlık kabiliyet ve cesaretiyle büyük takdir kazanmış ve babası tarafından, Horasan tahtına veliaht seçilmişti.

Hükümdar olduğu zaman, ordusuyla Bizans üzerine yürüdü. Gürcistan'ı, Araş havzasını, cenubî Kafkasya'yı, Kars'ı ve Malazgirt’i aldı. Daha sonra Mısır fethine yürüdü. Fakat Halep’e varınca, Bizans hükümdarının, evvelce Türkler tarafından fethedilen ülkelerini geri almak üzere, büyük bir ordu ile Azerbaycan çevresine geldiğini öğrendi.

Alp Arslan, ordusunun bir kısmını Suriye'de bırakarak dönmek zorunda kaldı. Tekrar Malazgird'de göründü. Burada, İmparator Romanos Diogenes idaresindeki Bizans ordusuyla dövüştü. Dâhiyane harb oyunu ve gösterdiği büyük cesaretle, 26 Ağustos 1071'de bu savaşı ka¬zandı. Askerine coşturucu bir hitabe söyledi. Beyaz urbalar giyindi. Namaz kıldı. Şehit olursa bu kıyafetle gömülmek istediğini bildirdi. Oğlu, Melikşah'ı veliaht tayin etti.

   
 

 

ALP ARSLAN

 

Ey  Malazgird'in büyük sultânı, şükranlar sana!..  Ey benim Alp Arslan'ım cennet mekân sultanım!..

   
 

Sultanın âdeta ölüme hazırlanan bu cesareti askerini coşturdu. Düş­man ordusu dört yandan kuşatıldı. Türkler, bu orduyu imha ve hüküm­darını esir ettiler. Fakat Alp Arslan, milletimizin affetme ananesine uyarak, düşmanını affetti. Bizans İmparatoru'na kılıcını, şerefini ve hü­kümdarlığını iade etti.

Bu zafer, Türkler'e Anadolu'nun kapılarını açtı. Alp Arslan'ın 1072'-deki ölümünden sonra, Türk orduları, bilhassa Kutulmuş oğlu Süley­man Şah kumandasında yürüyerek, Konya'yı, İznik'i aldılar; 9 yıl için­de İstanbul Boğazı sahillerine geldiler.

 

Tarihî Kahramanlıklar     

Malazgird Muharebesi

İki Perdelik Manzum Piyes

 BİRİNCİ PERDE

Malazgird'e bir günlük mesafede bir yeşil ova. Bu ovada Selçuk Sultanı Alp Arslan'ın ordugâhı. Otağ-i hümayun ovaya nazır. Hicret'in 463 senesi Zilkade’sinin 26 ncı günü sabah erken, Alp Arslan otağında tahtında oturmuştu. Nizâmülmülk içeri girdi.

Alp Arslan- Niçin böyle erkenden istemişsin görüşmek? Yoksa bir haber mi var, sana telâş verecek? Nizâmülmülk- Doğrusunu söyleyeyim, işler fena sultanım!

Alp Arslan- Fena bir şey yok bence, çiğnenmezse vatanım!

Nizâmülmülk- Hakikati saklamak mümkün değil sultandan. Benim de korkum ancak bu sevgili vatandan.
Alp Arslan- Merak verme gönlüme, işi anlat vezirim.

Nizâmülmülk- Rum Kayzar'ı Romanos ordusuyla dün gece hududu geçip girmiş Malazgird'e gizlice.

Alp Arslan- Emir ver atlıları hazırlasın kumandan. Şimdi gidip alalım Malazgird'i düşmandan. Nizâmülmülk- On beş bindir atlımız, düşman iki yüz bin er. Bir avuç süvari'ye yenilir mi o asker? Bundan başka Sultanım, bu kara kalpli düşman, İslâmları geçirmiş, çoluk çocuk kılınçdan... Sanıyorum ben bugün dinimiz tehlikede!

Alp Arslan- Türk varken İslâmiyyet emindir bu ülkede! Çabuk kesme vezirim ümidi tanrıdan Biz din'in askeriyiz, odur din'i yaradan Şimdi bir elçi gönder düşmanın Kayzar'ına Desin: "Harbe hazırdır askerimiz yarına! Lâkin eyi değildir boş yere kan akıtmak Zavallı köylüleri yerden yere damıtmak. Bildirirse şartını biz sulh'e de hazırız.

Nizâmülmülk -  Şimdi emir veririm. Elçi gitsin Akyıldız. (Nizamülmülk çıkar)

Alp Arslan- (Yalnız) Acı bu masûm halka, çocuklara Allah'ım Yalnız beni vur, öldür, olmasa da günâhım! Bu mübarek toprağı düşmanlara çiğnetme! Yurdumuza fenalık biz etsek de, sen etme!

Bugün biz çok zayıfız, düşman fazla kuvvetli Senden imdad olmazsa düşman alır bu il'i. Kadın, çocuk dinlemez, hepsini eder iydam Maksadı bırakmamak yeryüzünde bir islâm. Vicdanlardan çıkarmak için doğru iymân'ı İster yıksın Kâ'be'yi, yaksın güzel Kur'an'ı Yokdur İncil'e karşı bizim hiç bir kin'imiz,

Onu mübarek tanır hatta bizim din'imiz. Ehlikitap diyoruz İncil'in esbabına Niçin onlar düşmandır İslâmın kitabına? Biz onları yenersek mağlup korkmaz canından. Emin kalır malından, ırzından iyman'ından.

Onlar bizi yenerse hiç bir hukuk tanımaz. Mümkün olan ezâ'yı hakkımızda görür az. Bugün senin lütfuna kalmış, bu din, bu vatan Allah’ım, sen esirge ırzımızı düşmandan!

(Kadın Sultan girer)

Kadın Sultan- Çekilmişsin buraya niçin böyle erkenden? Yoksa gizli bir iş mi var, saklıyorsun benden?

Elin niçin hava'da, gözlerin niçin yaşlı? Altın burgu çıkarmış, ağlarsın acık başlı!

Alp Arslan- Sevgilim yalvarmaz mı Tanrısına bir Sultan, Görürse tehlikede kalmış milletle vatan?

Kadın Sultan- Ya! Demek yurdumuza düşmanlar etmiş akın!

Alp Arslan- Akın değil, sevgilim, çok dehşetli bir baskın!

Kadın Sultan- O halde, ne yapalım?

Alp Arslan- İşi sensin yapacak. Al ordunu buradan Hemdan'a git çabucak Haremi, çocukları yerleştir de saraya Kahraman Oğuzları topla, gönder buraya.

Kadın Sultan- Ya sen?

Alp Arslan- Beni düşünme, ben eski bir askerim. Düşman yüz kat olsa da hududumu beklerim.

Kadın Sultan- Ben istemem ayrılmak senden bir lâhza bile.

Alp Arslan- Hülyada gezeceğim gece gündüz seninle!

Kadın Sultan- Ölüm varsa vaadimiz beraberce ölmektir !

Alp Arslan- Şimdi emel, düşmanı kıtır kıtır bölmektir. Sen gitmezsen  kim asker getirecek imdada ?  Bundan başka küçücük yavrular var yuvada. Götürmezsen mâsumlar savaşda nerde kalsın? Hem seni, hem onları düşman esir mi alsın?

Kadın Sultan- Ya sen esir düşersen?

Alp Arslan- Allah'a yalvarırsın!

Kadın Sultan- Ya kuvvetim yetmezse?

Alp Arslan- Allah'a yalvarırsın!

 "Nizamülmülk girer,  Kadın Sultan’a ihtiramla eğilir.”

Nizâmülmülk- Akyıldız geri döndü bir saatlik yolundan Düşman ok atıyormuş sağından ve solundan, O anda karşısına çıkan düşman elçisi, Almış onu getirmiş olmak için bekçisi.

Alp Arslan- Elçi gelsin buraya!

Nizamülmülk- Baş üstüne Sultanım!

Elçi (girerek)- Kaysar'ın selâmı var, ey muazzam Hakan’ım. Diyor kî, biz bir büyük ordu ile yürüdük Dağları, ovaları askerlerle bürüdük. Maksadımız gitmektir buradan tâa Bağdat’a Halife'nin başını kestirmektir cellâda. Geçtiğimiz yerlerde kalmayacak tek İslâm Serdarlara emrettim, yapacaklar katliâm. Yaktırayım Kurân’ı, yıktırayım Kabe'yi, Şarka gelen görmesin minareli kubbeyi!

Alp Arslan- Artık yeter söyleme, ey uğursuz tercüman Bir elçi olmasaydın işin olurdu yaman, Git söyle Kayzar'ına: "Hak esirger din'ini, Kolay değil fethetmek arslanlarm inini. İslâmiyet bir kızdır, bekçisi Türk bir arslan. Elinde dal kılıcı, bekler onu her zaman." Git, söyle Kayzar'ına; Biz sulhu çok severiz Lâkin harbe girersek, İnsan değil Ejder'iz. Îslâmiyet güneşdir, biz onun kıvılcımı, Yenmeden kına sokmam çekersem kılıcımı! Git söyle Kayzar'ına, ufukların süsüyüz, Baykuş dan pervamız yok, biz şahin sürüsüyüz.

"Elçi çıkar... Fakıh Mehmed, Danişmend Bey, Menguç Bey, Saltuk Bey, Mardas Bey, çavuşlar, ulaklar girerler."

Alp Arslan- (Fakih Mehmed'e hitaben) Ey din ulusu Fakih, yok senden dirayetli Bizim atlımız çok az, düşmansa çok kuvvetli Rüc'etden başka şimdi yoktur bir tedbirimiz Bu fikri gütmektedir akıllı Vezir'imiz.

Fakih Mehmed- Sultânım, bence de rüc'at etmek
Şüphesiz İslâmları düşmana çiğnetecek...
Sen Allah'a bırak bu ağır mesulîyeti
Harbe gir, o mutlaka sana verir nusreti.
Umarını ki bırakmaz o, ümmetim mehil
Bırakmış olsa bile kendisi olur mes'ul
Lâ'netden kurtulursun sen her iki dünyada
Demesinler, o kaçtı, koydu bizi ortada.

Alp Arslan- Bu re'yi kabul etti hem kalbim, hem iz'anım.

(Kadın Sultan'a dönerek)

Şimdi sen ordunu al, buradan git Sultânım
Nizâmülmülk seninle gelsin de Hemedân'a
Bana imdâd göndersin saldırayım düşmana!

Kadın Sultan- (Yavaşça Alp Arslan'a) Gidiyorum emrinle, fakat kalbim burada!

Alp Arslan- Çabuk git ki, çok asker gönderesin imdada!

"Kadın Sultan veda'laşır, ağlayarak çıkar. Nizâmülmülk de beraber çıkar, bu anda ulak gelir, düşmanların yaklaştığını haber verir"

Alp Arslan- (Tahtından inerek ayak da bir kumandan vaz'iyeti alır) Haydi, beyler, askeri hazırlayın, varalım Düşman hücum etmeden biz onları yaralım.

"Atlılar takım takım gelerek önünde dizilirler"

Alp Arslan- Celâsınlar! Biliniz pek korkunçtur bu savaş
Bu dehşetli kavgada ne kol kurtulur, ne baş!
Özrü olanlar varsa, bu savaşa girmesin
Âşık varsa, lâyık mı, muradına ermesin?

Atlılar (Hep bir ağızdan)       Hiç birimiz kaçmayız,
Beyaz bayrak açmayız
Ok'dan başka armağan
Düşmanlara saçmayız.

Alp Arslan- (Okunu, yayını yere fırlatır, kılıncını kuşanır) Celâsınlar. Bakınız! Okla yayı meydana attım. Saldıracağım dalkılıçla düşmana! Kimlerse kılıç vuran, onlar gelsin ileri Yavruları sahipsiz olanlar dönsün geri.

(Atlılar umumiyetle oklarım, yaylarını atarlar, kılıçlarını kuşanırlar. Hep bir ağızdan)

 Hep oklan atarız
Kavgaya şevk katarız
Arslan gibi dal kılıç
Düşmanlara çatarız.

Alp Arslan- "Bir hizmetçiye işaretle; beyaz bir hırmâni getirtir, üstündeki kaftanı atarak kefen gibi bu beyaz örtüye bürünür.'''

Celâsınlar, bakınız!
Kefenlere büründüm.
Hacdan gelen zemzeme, kokulara süründüm. .
Şehit olsam mezarım olacakdır burası
Geri dönsün her kimi bekliyorsa anası.

Atlılar- Hep büründük kefene
Vatan, ait sevene
Esir yaşamakdansa
Gömülelim çimene!

Alp Arslan- "Atını ister, eliyle kuyruğunu bağladıktan sonra üstüne biner, kılıcını kınından sıyırır."

Celâsınlar ne diyor türemizin buyruğu:
Alp Ölünce bağlansın bineğinin kuyruğu!
İşte bakın, bağladım onu kendi elimle
Fatiha okuyorum ruhuma öz dilimle.

Atlılar- "Umumiyetle atlarının kuyruklarını bağlarlar, atlara binerler, kılıçlarını sıyırırlar. Hep bir ağızdan: Atımızla Ölmeği

Anlatır bu pek eyi
Ölmeden ruhumuza
Okuruz Fatiha’yı.

Alp Arslan- "Atını ileri sürerek":

Celâsınlar, haydiniz saldıralım meydana
Şimşek gibi çarpalım kılıçları düşmana!

"Süvariler hep arkasından atları koşdururlar. Perde iner."

 

İKİNCİ PERDE

Ertesi sabah.

Alp Arslan'ın karargâhı. Alp Arslan, Fakih Mehmed, Danişmend Manguç, Saltık, Mardas Beyler, Çavuşlar, Seğmenler, Ulaklar demir kafesin içinde Kayzar Ronanos'le iki generali, iki kurenâ'sı, zabitleri esir.

Alp Arslan-     Bir akında nusreti Tanrımız verdi bize
Çünkü, galib olursak emindi adlimize
Düşman bizi yenseydi harab olurdu bu yurt.
Biz galib olduk şimdi, kardeşdir koyun'la kurd,
Bir kaç saat çarpıştık, demire karşı demir
Ordusuyla beraber Kaysar'ı etdik esir
Ey Fakih, siz verdiniz bize manevî kuvvet!
Kâfiydi kalbinizde olan çelik metanet.

Fakih Mehmed- Biz yalnız vezirleri teşci'a çalışırız
Metanet derslerini sultandan alışırız.

Alp Arslan-     Beyler, sizi de gördüm, olmuşsunuz hep arslan
Düşmanları ettiniz bir hamlede perişan.

Menguç Bey - Sizden ne gördükse biz ibretle onu yapdık.
Demirdik, çelikliği Sultânım sizden kapdık.

Alp Arslan- "Kayzar'ı göstererek": Çavuşlar, getiriniz zencirdekî Kayzar'ı "Kayzar getirilir"

Kayzar- Zaferin pek şanlıdır ey serdarlar serdarı.

AlpArslan- Ey Kayzar! Seni bana galib etseydi hüda! Ne gibi muamele yapacakdın hakkımda?

Kayzar- Bir şey değil, her sabah kamçılatırdım seni.

Alp Arslan- Ya şimdi ne yapacak sanırsın sana beni?

Kayzar- Ya beni öldürürsün işkenceler içinde. Yahud dolandırırsın kul deye Hind'de Çin'de!

Alp Arslan- Bu zanlara düşüşün Türk'ü bilmediğinden.Hiç mağlûbe işkence yapar mıyım, Türküm ben!

"Çavuşlara emreder, gerek Kayzar ve gerek maiyetinin zincirlerim sökerler."

Alp Arslan-     Şüphesiz canileri vururuz bu demire
Fakat reva değildir talihsiz bir emire
Buyurunuz, yeriniz şimdi benim postumdur
Düşman geçince ele artık benim dostumdur.
"Kayzar'ı tahta alarak yanına oturtur, maiyeti de sandalyelere otururlar.

 

Alp Arslan-     Ey Kayzar, şimdi hem siz, hem de bütün sürünüz
Nefer, zabit, general baştanbaşa hürsünüz.
Birer hıl'at alınız yaldızlı kaftanımızdan
Yurdunuza yol açık gitmeğe vatanınızdan.

"Kayzar ve maiyetine kaftanlar giydirilir."

Harçlığınız kalmamış, on bin dinar hediye
Kabul edilir elbet dostdan armağan diye!

"Kayzar'ın veznedarına onbin liralık keseler verilir"

 Nefer, zabit, general her birine bir kese
Altun verin kalmasın parası yok bir kimse!

"Keseler dağıtılır."

Yolda sizi düşmandan, hırsızdan hıfız lâzım
Bunun için geldiler işte muhafızlarım.

 "Muhafızlar gelir, göç gitmeye hazırlanır, Kayzar tahttan inerek ayakta durur. Alparslan da teşyi için tahttan iner."

Kayzar-          Ey adalet sultanı! Size şükran vazife

Hangi semtde oturur sizden büyük halife?
Alp Arslan- "Bağdad tarafına döner, cenup cihetini gösterir."
Benden büyük halife oturur bu cihetde
Ben ay'sam o güneş'dîr, şefkatde, adâletde.

Kayzar- "O tarafa doğru secde eder."

Kayzar- Ey ad il'in büyük rabbi, ey Allahın hür oğlu!

Alp Arslan-     Bizde caiz değildir, rab tanımak bir kulu

Allahın oğlu değil, ona edilmez secde.

Kayzar- Ah, nasıl gelmeyeyim ben size karşı vecde!

Anladım dininiz hür ve esaslı bir dindir

Müslümanım diyenler hak bir dine mümindir.

Alp Arslan-     Dinimizin temeli muhabbetle hürriyet

Müvahhİd olanları hep görürüz bir ümmet.

Kayzar-   "Veda  için  musafaha  ederken  hüngür  hüngür  ağlamaya başlar."

Kayzar- Ben böyle bir hayâli göremezken rü'yamda Siz bana gösterdiniz gözüm açık dünyada İnsanlarda bu şefkat hiç olamaz sultanım Ah, bu lütfün kadrini anlasaydı vatanım!

"Kayzar'la maiyeti çıkarken perde iner." 

 

  Şiirleri